Polatlı İlçe Müftüsü Hayri Cihangeri, Ramazan ayında faydalı dini bilgiler vermeye devam ediyor. Müftü Cihangeri bu kapsamda komşuluk ilişkileri üzerine konuştu. Cihangeri, yaptığı bilgilendirmede şunları söyledi:

“İşimiz, durumumuz, konumumuz her ne olursa olsun, yaşadığımız sürece yanımızda, yakınımızda, çevremizde mutlaka birileri bulunur. Dolayısıyla birey olarak diğer insanlarla mutlaka bir  takım ilişkilerimiz olur. Bu toplum hayatının kaçınılmaz bir gereğidir. Hayatı yaşanır kılan, insanın hemcinsleri ile bir arada bulunması, zorlukları ve güzellikleri paylaşmasıdır. Bu paylaşımın olmadığı ortamlarda, sağlıklı bir toplum hayatından söz etmek mümkün olmaz. Bu paylaşım, ailelerimizin yaşadığı sabit mekanlar olan meskenlerimizin yanında ve civarında yaşayan insanlarla başka bir ifade ile komşularımızla olan ilişkilerimiz konusunda ise daha da büyük bir önem kazanır. Çünkü, komşular arası ilişkiler, toplumsal ilişkilerin ilk basamağı ve önemli bir göstergesidir. Öyle ki ailemizden sonra en yakın ilişki kurduğumuz insanlar, şüphesiz komşularımızdır. Onlar; günün her saatinde değişik nedenlerle yüz yüze geldiğimiz insanlardır. Hatta süreç içinde komşularımız evlatlarımızdan bile bizlere yakındırlar. Komşularımız, zor zamanlarımızda yardım istediğimiz, sevinçli anlarımızda mutluluğumuzu paylaştığımız insanlardır. Bu açıdan onlar sanki ailemizin birer üyesi gibidirler. Bu sebepten aile üyelerine gösterilen ilgi ve alaka, komşulardan esirgenmemelidir. Dert ve problemleriyle yakından ilgilenilmeli, sevinç ve üzüntüleri paylaşılmalıdır. İnsan hayatına yön ve şekil vermeyi amaçlayan dinimiz, işte bu bakımdan komşuluk ilişkilerine özel bir önem atfeder.”

İNSAN YAKINLARINA NASIL DAVRANIYORSA KOMŞULARINA DA ÖYLE DAVRANMALIDIR

“Yüce Allah buyuruyor ki; "Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez." (Nisa, 4/36) Görüldüğü üzere, âyet  bir taraftan, ibadetin Allah'a yapılması ve O'na ortak koşulmaması mesajını verirken diğer taraftan da bir müminin  toplum içinde yerine getirmesi gereken öncelikli görevlerini dile getirmektedir. Allah’a ibadet, O’na ortak koşmamak, çevremizle iyi ilişkiler içerisinde olmak dinimizin temelini oluşturan ana konulardandır. Ayetin bu vurgusu, şu hadis-i şerifte daha belirgindir: "Cebrail bana komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, onu mirasçı kılacak sandım".   Hadisin bize verdiği temel fikir şudur: İnsan kendi mirasçıları olan yakınlarına; çocuklarına, ana-babasına, kardeşlerine nasıl davranıyorsa, komşularına da öyle davranmalıdır. Çünkü insanın aile fertlerinden sonra en çok ilişki içinde olduğu kimseler komşulardır. Bu durum, komşular arası iyi ilişkilerin önemini açıkça ortaya koymaktadır.”

KOMŞULARINA İYİ KOMŞULUK ET Kİ GERÇEK MÜSLÜMAN OLASIN

“İşte sevgili Peygamberimiz; "Komşularına iyi komşuluk et ki gerçek müslüman olasın." buyurmak suretiyle, bir anlamda gerçek Müslüman olmayı, komşularla iyi ilişkiler içinde bulunmaya bağlamıştır. İnsan, hayatı boyunca mutluluğun peşinden koşar durur. Onu uzaklarda arar durur. Halbuki mutluluk çoğu kere onun hemen yanı başındadır, ama o bunun farkında değildir. Mutluluğu sağlayacak sebepleri keşfetmek gerekir. İşte Hz. Peygamber (s.a.v.) şu hadisinde bize mutluluğa ve huzura götüren yollardan üçünü gösteriyor:                 "İyi bir komşu, rahat bir binek, ve geniş bir ev insanı mutlu eden sebeplerdendir."   Kültürümüzden süzülmüş bir anlayışın ifadesi olan, “Ev alma, komşu al” özdeyişi, özü itibariyle bu hadisten mülhem olsa gerektir.  Zaten bu tür atasözleri, belli bir tarihi tecrübe ve birikimin sonucu kitaplarımıza, dillerimize, gönüllerimize yerleşmiştir. Çağımızda hızlı şehirleşmenin, şehir yapılaşmasının ve değişen iş hayatının komşuluk ilişkilerini olumsuz yönde etkilediği görülmektedir. Aynı apartmanda yaşadıkları halde yardımlaşma ve dayanışma içinde olmayan, birbiriyle tanışmayan, konuşmayan insanlar bulunmaktadır. Hatta karşılaştıklarında birbirinden bir “Selam” ı esirgemektedirler.”

KOMŞULUK HAKLARI

“Dinimiz kul hakkının çiğnenmemesi konusunda müminlere ciddi uyarılarda bulunur. Kul hakkını çiğnemenin büyük manevi sorumluluğu gerektirdiğini önemle vurgular. Hele hakkı çiğnenmesi söz konusu olan kul komşu ise konunun önemi daha da artar. Bir gün sevgili Peygamberimiz; "Vallahi iman etmiş olamaz, vallahi iman emiş olamaz, vallahi iman etmiş olamaz" buyurmuşlar, sahabilerden biri de; "Kim iman etmiş olmaz ey Allah'ın Resülü?" diye sorunca, Resülullah Efendimiz, "Kötülüğünden komşusunun  emin olmadığı kimse" cevabını vermişlerdir.  Ebu Hureyre'nin (r.a) konumuzla ilgili olarak rivayet ettiği  bir başka hadis de şöyledir: Resülullah (s.a.v.) ashaptan bir grup insanın yanında durdu ve

- 'Size, en hayırlınızın kim olduğunu, en kötünüzün kim olduğunu haber vereyim mi?' diye sordu. Oradakiler bir şey söylemediler. Allah'ın Resulü sorusunu üç kere tekrarladı. Bunun üzerine bir adam;

-  'Evet ya Resülellah, hangimizin en hayırlı, hangimizin en kötü kimse olduğunu bize haber ver' dedi. Resülullah:

-  'Sizin en hayırlınız, hayrı dokunması umulan ve kötülüğünden emin olunan kimsedir. En kötünüz de hayrı dokunması umulmayan ve kötülüğünden emin olunmayandır."

Bu hadisi şeriften açıkça anlıyoruz ki, Allah katında makbul bir kul olmanın şartlarında biri de insanlar katında kabul görmüş bir insan olmaktır. İnsanların, -bu arada komşuların- güvenini kazanmayan, herkesin kendisinden endişeye kapıldığı, etrafına rahatsızlık ve huzursuzluk saçan, birlikte insanca yaşamanın gereklerini yerine getirmeyen kimseler, Allah'ın hoşnut  olmayacağı kimselerdir.”

ÖNCELİKLE BİRER İNSAN VE ALLAH'IN KULU OLMALARI AÇISINDAN BAKMAK GEREKİR

“Ekonomik durumları, sosyal konumları, itibar düzeyleri her ne olursa olsun, komşularımıza öncelikle, birer insan ve Allah'ın kulu olmaları açısından bakmak gerekir. Hangi sebeple olursa olsun onlara karşı açıkça, ya da dolaylı olarak küçümseyici tavır içine girmek İslam ahlakı ile bağdaşır bir tutum değildir. Onlara adeta gönül dostumuz Yunus Emre’nin;  ‘Elif okuduk ötürü, Pazar eyledik götürü, Yaratılanı hoş gördük, Yaratan’dan ötürü’ Dizelerinde dile getirdiği temel ölçüler çerçevesinde bakmalıyız. Başkalarını küçük görmek, onlarla alay etmek  İslâm’ın yasakladığı çirkin işlerden biridir. Alay etmek, insanları küçük görmekten ve kişinin kendisini üstün görmesinden kaynaklanır. İslâm’ın öngördüğü ideal toplum düzeni, yüce bir edep ve ahlakı gerçekleştirmeyi hedefler. Bu sistemde inancı, sosyal statü ve konumu, etnik kökeni her ne olursa olsun her bireyin diğerinden daha aşağı düzeyde kabul edilmeyen, haysiyet ve şerefi vardır. Onun namus ve şerefi, dokunulmazdır. Nitekim, “Ey İman edenler! Bir topluluk, diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki (alay ettikleri kimseler) kendilerinden daha iyidirler...” (Hucurât, 49/11) âyeti, gerekçesi ne olursa olsun insanlarla alay edilmesini yasaklamaktadır.               “İnsanları arkadan çekiştirip kaş-göz işaretiyle eğlenmeyi âdet haline getirenlerin vay haline!”  (Hümeze, 104/1) âyeti de insanlarla alay etmenin manevî boyutuna işaret etmektedir.  Hz. Peygamber de insanlarla alay edilmesini, onların küçümsenmesini, tahkir edilmelerini yasaklamıştır. “Kişiye, mümin kardeşini küçümsemesi, tahkir etmesi kötülük olarak yeter.”  hadisi bu hususu dile getirmektedir. Hele küçük görülen, alay edilen bir komşu ise, yapılan yanlış daha da farklı bir boyut kazanır. Ebu Hureyre (r.a.) diyor ki:       Resülullah, "Ey müslüman hanımlar!Tırnak ucu kadar da olsa, sakın ha, komşu komşuyu hakir görmesin!"  derdi.”

İNSAN TOPLUM HALİNDE YAŞAMAK ZORUNDADIR

“Hz. Peygamber bu hadislerinde, komşu hakkının ne kadar önemli olduğunu, komşulara sözlü, ya da fiili olarak zarar vermenin ne derece büyük bir sorumluluk  getirdiğini çok açık bir şekilde ifade etmektedir. Demek ki, komşularımızla olan ilişkilerimizin niteliği imanımızın da niteliğini etkilemektedir. Hadis-i şerifteki "iman etmiş olamaz" ifadesi "kamil anlamda iman etmiş olamaz –olgun mümin olamaz" şeklinde anlamak gerekir.

Hz. Peygamber’in hadisleri ışığında komşuların birbirlerine karşı görevleri şöylece özetlenebilir:

1.Hastalandığında ziyaretine gitmek.


  1. Öldüğünde cenazesinin kaldırılmasında bulunmak.


3.Borç istediğinde imkan nispetinde yardımcı olmak.

  1. Darda kaldığında yardımına koşmak.


5.Bir nimete kavuştuğunda tebrik etmek.

  1. Başına bir musibet geldiğinde teselli etmek.


İnsan toplum halinde yaşamak zorundadır. Çevresinde mutlaka başkaları da yaşamak durumundadır. Evimizin yanında, civarında yaşayan insanlarla, komşularımızla bir takım ilişkilerimizin olması kaçınılmazdır. Toplum hayatının düzeninin temellerinden biri de komşululuk ilişliklerinin insani temele dayalı olmasıdır. Bunu sağlamanın yolunu Kuran ve Sünnet teorik ve pratik olarak ortaya koymuştur. Bu teori ve pratiğin temelinde, “İçinizden bir kimse kendisi için arzuladığını mümin kardeşi için de arzulamadıkça kamil imana ulaşamaz.” esası yer alır. Komşularımız, kara gün dostlarımızdır, can yoldaşlarımızdır. hayat komşularımızla güzeldir. Beşeri ilişkilerimizin ilk adımını komşuluk ilişkilerimiz oluşturur.”