Epey zamandır günümüz gençliği ile ilgili olumlu bir tek yazı dahi göremez olduk.


Yeni nesli yerden yere vuran, aşağılayan haber ve köşe yazıları vaka-ı adiyeden oldu.


Ben de başta herkese sormak isterim: “Bu genç nesil gökten zembille mi indi, yoksa uzaydan mı ışınlandı dünyamıza?”


Frankeştaynlerin seri üretimini yapıp rastgele piyasaya sürdükten sonra bunlardan sabah akşam şikayetçi olsak, “illallah” desek, bunlardan bir halt olmaz desek kaç yazar.


Bundan 20 yıl önce yapılan bir araştırmayı gazeteler haber yapmıştı. Atılan manşet de ”Sorumsuz, tembel nesil!” idi.


20 yıl tembel ve sorumsuz denilen nesil bugün başta eğitim ve öğretim olmak üzere her alanda icra makamındalar. O günden bu yana değişen bir şey yok ama genç nesil ile ilgili şikayetler aynı. Hatta daha da arttı.


Ortada çok net bir gerçek var: Dünya korkunç bir insanlık buhranı ile karşı karşıya. En hazırlıklı ve dayanıklı olması gereken bizler de bu buhrandan nasibimizi alıyoruz.


Aslına bakarsanız asıl hastalanan orman.


Genç fidanlara/filizlere suçu yüklemek kolaycılıktan başkaca bir şey değil.


Daha önce de müteaddit kereler ifade etmeye çalışmıştım; körpe fidanları ve filizleri koruma altına almalı, hastalıklardan arındırmak mecburiyetindeyiz.


Hastalıklı, içi boşalmış, çürümüş kütüklerle fazla uğraşıp vakitlerimizi heba etmemek lazım.


Genç ağaçlara ve fidanlara hastalık bulaştıran, şikayet olunan hale gelmelerine sebep yine kocamış, için için kendini yiyip bitiren ağaçlar.


Dinle-inançla bir ilgileri yoksa; , sevgisiz ve merhametsizlerse, şükürsüz, kanaatsiz ve doyumsuz asosyal bireylere dönüşmüşlerse bir gecede veya bir günde mi bu hale geldiler? Ya da bu olumsuz özelliklerin tamamına doğar doğmaz mı sahip oldular?


Elbette ki böyle saçma sapan bir şey yok.


Yeni doğan tüm bebeklerin fıtratlarında iyilik, güzellik ve doğruluk olduğunu Hz. Peygamber zaten söylüyor. Kişiliklerini şekillendiren anne-baba ve toplumdur. Yani asıl müsebbip bizleriz.


Onlar için iyi, doğru ve güzel şeyler yapmıyorsak kendi hastalıklarımız onlara bulaştırmayalım yeter.


Para kazanırken, makam ve mevki peşinde koşarken nasıl büyüdüklerinin farkına bile varılmayan bu nesilden şikayet etme hakkı yok pek çok kimsenin.


Şikayet ettikleri bu zombiler, bu asalaklar bu frankeştaynler onların eseri. Hadi istisna yapmayalım; bizim eserimiz.


Eserimizle gurur duyuyorsak problem yok.


Memnun değil isek ona göre hareket etmek mecburiyetindeyiz. Daha büyük felaketlere sebep olmadan aklımız başımıza devşirmeliyiz.


Kaşık kaşık, parmak parmak bal yiyip onlara “Sakın bal yemeyin!” demekle olmuyor.


Sigara içen bir kimsenin kendi evladına, öğrencisine, hastasına “Sakın sigara içme!” demesinin etkisini varın siz hesap edin.


Hemen her alanda ufacık menfaatler için yalan söylerken yeni nesillere “Yalan söylemeyin” demek hariçten gazel okumaktan başkaca bir şey değil.


Cenabı Allah Kuran’da “Yapmadığınız/ Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?” (Saff:2)der.


Rasim Özdenören de “İnsanın yapmadığı şeyi söylemesi nasihat değildir, ahkâm kesmedir.” der. Artık insanların ahkam kesmekten vazgeçip örnek olmaları lazımdır.


Yani hangi hususta olursa olsun ahkam kesmeyin, bizzat yaparak örnek olun! Tüm bu eleştirilere rağmen bu nesilden umutluyum; bizden çok daha iyi olacaklar Allah’ın izniyle…