CHP Ankara İl Kadın Kolları Başkanı Avukat Ayça Çağlar, yargı bağımsızlığına ve toplumsal güven duygusuna dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Çağlar, son dönemde CHP’li belediyelere yönelik yürütülen soruşturmaların adalet sistemine olan güveni zedelediğini belirterek, “Soruşturmalar başlamadan önce sosyal medyada operasyon haberleri paylaşılıyorsa, orada gizlilikten ya da bağımsızlıktan söz edilemez” dedi.
Gazeteci Emin Pazarcı’nın, İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik iki ayrı iddianamenin hazırlandığını öne sürmesi ve Melih Gökçek’in operasyonlardan saatler önce paylaşım yapması, kamuoyunda “soruşturmaların gizliliği ne oldu?” sorularını gündeme taşımıştı.
İŞİNİ İYİ YAPAN İNSAN SAYISI AZALDI
Bu tartışmaların ortasında konuşan Çağlar, adalet sisteminde liyakat eksikliğinin yalnızca hukukçular arasında değil, toplumun genelinde büyük bir güven bunalımı yarattığını söyleyerek şu örneği verdi: “Bir avukat olarak son yedi-sekiz yıllık meslek geçmişimde bile ciddi bir değişim gördüm. Eskiden “iyi bir hakimle” karşılaştığımızda bunu övüyor, dosyasını okuyan ve kararını dosyaya dayandıran hâkimleri takdir ediyorduk. Aynı şekilde iyi bir avukatla karşılaştıklarında hâkimler de teşekkür edip dilekçeyi takdir ediyorlardı. Bugün ise liyakat eksikliği dikkat çekiyor: işini iyi yapan insan sayısı azaldı; basit, rutin dosyalarda bile hâkimin veya savcının dosyayı okumadığı, umursamadığı, yanlış ve sebepsiz kararlar verdiği sıkça gözlemleniyor” ifadelerini kullandı.
Hukukun siyasallaşmasının, demokrasiye yönelen en büyük tehditlerden biri olduğunu vurgulayan Çağlar, özellikle CHP’li belediyelere açılan davaların “yargı operasyonu” niteliği taşıdığını belirtti: “Soruşturmaların gizliliği kalmadı. Ankara Büyükşehir Belediyesine yönelik sözde 'operasyon' adı altında haberler, soruşturmalardan önce kamuoyuna servis ediliyor. Niye? Önden bilgi mi aldı? Soruşturmaların gizliliği ne oldu? Bizler avukat olarak bile gittiğimiz her savcıdan istediğimiz her bilgiye yeri gelir de erişemezken Melih Gökçek bunu fısıltısını nasıl verdi? İşte bu durum, yargı süreçlerinin ne kadar bağımsız yürütüldüğü sorusunu gündeme getiriyor Bizler bunun neresindeyiz? Kimlere açık? Şimdi burada da güvensizlik- eşitsizlik durumu var” dedi.
GÜVEN KAYBINI PEKİŞTİRİYOR
Silivri’deki Ekrem İmamoğlu davasına da değinen Çağlar, sürecin “yargı baskısının sembolü” haline geldiğini söyledi: “Bir bilirkişiyi eleştirmek bile dava konusu oluyor. Siyasetçilerin sürekli dava tehdidi altında olması, ifade özgürlüğünü daraltıyor. Hukukun siyasallaşması, demokrasinin en büyük tehdididir” dedi.
Toplumda giderek artan adalet güvensizliğinin, kadın haklarından çocukların eğitimine kadar her alanı olumsuz etkilediğini dile getiren Çağlar, şu çağrıda bulundu: "Bu ülke Ergenekon’u, Balyoz’u, Ali Tatar davalarını gördü. Aslında bu ülke neler yaşadı. Türkan Saylan örneklerinde olduğu gibi, haksız yere yargılanan insanların aklanma sürecini de gördük. Bugün de benzer bir tabloyla karşı karşıyayız. İnşallah, Murat Çalık’tan Muhittin Böcek’e kadar tüm isimlerin sağlıkları zarar görmeden aklanışlarını hep birlikte göreceğiz. Bu tür hukuki ve siyasi müdahaleler sona erecek, buna inanıyoruz. Ancak bunun için örgütlü, kararlı bir mücadele şart. Kadın haklarını savunmak, onurlu bir gelecek ve güvenli bir yaşam için tek bir kişiye ya da kurtarıcıya bağlı kalamayız. Değişimi biz yaratacağız. Hepimizin taşın altına elini koyması, örgütlenmesi ve sorumluluk alması gerekiyor. Bu mücadele sadece CHP’nin omuzlarına yüklenmemeli. Tüm muhalefet güçleri, sivil toplum kuruluşları ve toplumun farklı kesimleri bir araya gelmeli; ortak bir blok oluşturarak bu gidişata dur demeliyiz. Çünkü bunun bir sınırı yok. Kimse kendini güvende hissetmemeli ve bütün bunlarla birlikte hareket etmeliyiz” şeklinde sözlerini noktaladı.