Ankara'nın en eski camisi nerede? Ankara'nın en eski camisinin ismi nedir? sorularının cevapları haberimizde... Ankara, tarihi ve kültürel zenginlikleri ile ön plana çıkan bir şehir olarak biliniyor. Pek çok önemli tarihi camiye ev sahipliği yaparak şehrin geçmişinden günümüze gelişmeye devam ediyoruz. Bu camiler hem dini ibadetlerin yapıldığı mekânlar hem de tarihin yaşatıldığı yapılar olarak büyük değer taşıyor. Ankara'nın tarihi camileri arasında en eskisi, şehrin değişmeyen geçmişini yansıtan önemli bir yapıdır. Sizler Ankara'nın en eski camilerini araştırdık. İşte Ankara'nın en eski camileri...

Sultan Alâeddin Camii, Ankara'da 12. yüzyılda Kale girişinde Selçuklu melik Muhyiddin Mesud tarafından yaptırılan camidir.

Ankara'nın eski camisidir. II. Alaeddin Keykubad döneminde onarılmış ve bu nedenle "Alâeddin Camii" adı verilmiştir. Osmanlı Padişahı II. Murat döneminde onarım gören yapı, bazı kaynaklarda "Muradiye Camii" olarak anılsa da halk arasında ve kaynaklarda "Alâeddin" ismi hiçbir zaman terk edilmemiştir.

Sultan Alaeddin Cami'nin Tarihi

1073 yılında Ankara Kalesi'nin Türkler tarafından fethinden sonra şehrin Müslüman nüfusu 12. yüzyılın ikinci çeyreğine kadar fazla artmamıştır. Alaeddin Camii hisseleri, 15,92 m. uzunluğunda ve en geniş yeri 9,13 m genişliğinde olan bugün tamamen açık olan alan, 1073 yılında Ankara Kalesi'nin fethinden sonra Türkler tarafından inşa edilen ilk camidir (Eski Cami).Hemen kiliseye dönüştürülen eski caminin boyutu, kalenin sınırlı alanı nedeniyle çok küçüktü. Bu yapının en önemli çürümüş unsuru, üst kısmı tamamen tahrip olan ve iki aşamada derinleştirilen sunaktır.

Oğullarından II. Kılıçarslan tarafından kendisine Anadolu Selçuklu Devleti'nin toprakları verilmiş, Ankara toprakları Muhyiddin Mesud 1186-1204 yılları arasında bu şehirde yaşamıştır. Hüküm sürdüğü Ankara'da bir saray inşa edildi; Sarayla birlikte yaptırdığı örnek mescidi de bugünkü Alaeddin Camii olarak yaptırdığına inanılıyor. Kıble duvarının batı ucundaki küçük bir koridora açılan kapıdan saraya girilebileceği vurgulanmıştır

Caminin minber kitabesinde minberin cami ile birlikte inşa edildiği ve tarihinin Hicri Safer 594 (Miladi Kasım 1197) olduğu belirtilmektedir. Bazı alimler ise 574 (1178) olarak da okunabileceğini ve caminin girişinde 1178 tarihinin kaydedildiğini belirtmişlerdir.

Cami aralıklarındaki son cemaat yeri ve üstteki kadınlar mahfeli, cami meydanıyla birlikte inşa edilmiştir.[2] Anadolu'da üst katında son cemaat yeri ve kadınların toplanma yeri olan ilk camidir. Hacı Bayram, İbadullah, Ağaç Ayak ve Zincirli camileri gibi birçok esere ilham kaynağı olmuştur.

Muhyiddin Mesud'un bağımsız bir kral olarak hareket etmesi, kardeşi Rükneddin Süleyman Şah'ın şehri kuşatmasına neden oldu. Bu uzun kuşatma sırasında caminin ağır darbelere maruz kaldığı sanılıyor. 1204 yılında şehre gitmek zorunda kalan Muhyiddin Mesud öldürülmüş ve birkaç yıl sonra çatışmalar devam ederken Alaeddin Keykubad Ankara'ya sığınmıştır. Ankara'da iki yıl kalan Keykubad'ın camiyi onardığı sanılıyor. Ancak Keykubad, ağabeyi Keykavus'la birlikte 1213 yılında şehri terk etmek zorunda kalır. Bu kuşatma sırasında kalenin hemen yanında bulunan caminin de hasar görmüş olması muhtemeldir.

Yapı, 361 yılında Sultan Orhan'ın valisi Sülü Paşa tarafından yaptırılmış ve II. 1433 yılında Murad döneminde Şerif Sünbül Hatun tarafından onarılmış; II. 1895 yılında Abdülhamid döneminde yeniden onarılmıştır. Cumhuriyet döneminde 1954 ve 1985 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır. Geçirdiği birçok onarımdan sonra özgün mimarisini tamamen kaybetmiştir.

Sultan Alaeddin Cami'nin Mimari Özellikleri

Kıbleye dik olarak yerleştirilmesi amaçlanan düz çatılı bir ibadethane ile kuzeyde devşirme sütunlar üzerine inşa edilmiş, yine düz tavanlı bir son cemaat yerinden oluşur. Düz ahşap tavanla örtülüdür.

Kuzeydeki giriş kapısının her iki yanında ikişer, son cemaat yerine açılan, üçü batı ve üstünde, üçü doğuda ve beşi kıblenin üstünde olmak üzere toplam on altı pencereyle aydınlatılmaktadır. Kadınlar mahfilinde ayrıca kuzeye açılan üç pencere bulunmaktadır.

Türbenin giriş kapısının her iki yanında birer müezzin mahfili, en üstte ise giriş kapısının üzerinde ortada yarım daire şeklinde kadınlar için birer mahfil bulunmaktadır. Mihrap 1895 yılındaki restorasyondan kalmadır.

HABER: ÖMER YILDIZCI

Editör: ÖMER YILDIZCI