İnanç meselesi insanoğlunun tarihi kadar eskidir.

İnsanoğlu var olduğu günden bu yana pek çok şeye inanmış, değre vermiş yada bel bağlamıştır.

Ama yeryüzünün en şanslı insanları bizleriz.

İslam dini bize ömrümüz boyunca ne kapılar açıyor, ne umutlar veriyor ve ne huzurlar sağlıyor, şöyle bir kafanızı elinizin arasına alıp düşünün.

Bakın hiç olmayacak dediğiniz şeyler nasılda oluvermiş aslında.

İşte size o inancın hikmetinin ve inancın kuvvetinin neler getirdiğine dair güzel bir öykü;

Allah dostlarından… Talebesi anlatıyor.

Bir sabah hazır olduğumuz yere teşrif edip, hatır sorarken, halimi arzedip:





  • Efendim, benim şu kadar lira borcum var idi. Günü geldi sıkılıyorum. Üç gün izin verirseniz memlekete gidip öder gelirim, dedim.
  • Biraz sabret, geceler gebedir, buyurdular.

    Birkaç gün sonra, münasip lisanla tekrar hatırlatmak zarureti hasıl oldu. Zira memlekette, “borçtan kaçtı” sözleri de gelen haberler arasında idi. Hz.Üstaz'ın sözü yine evvelki gibi idi.

  • Geceler gebedir.

    Fakat bir gün sonra bana:

  • Memlekette nerden vereceksin bu parayı? diye sual ettiler.

    İşin en canlı noktası da burası.

  • Efendim, babamdan kalma bir bağım var, üç bin lira eder. Onu satıp veririm, dediğimde Hz.Üstazın rengi birden değişti. mübarek gözleri buğulandı.

    Ve şu sözler döküldü:

  • Biz kardeşlerimizin evini bağını satmak değil, birini iki etmekle mükellefiz.




İkinci gün bir tüccar ağabeyimizden ödünç para alıp parayı bana verdiler. Sonra ödedim.