HALİDE EDİP ADIVAR


İngilizler, İstanbul’u, 16 Mart 1920’de işgal ettiler. Hakkında idam emri çıkardıkları ilk kişiler arasında Halide Edip ve eşi Dr. Adnan da vardır. 24 Mayıs 1920’de padişah tarafından onaylanan kararda, idama mahkûm edilen ilk altı kişi şunlardı: Mustafa Kemal (Atatürk), Kara Vasıf, Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, Ahmet Rüstem, Dr. Adnan Adıvar ve Halide Edip Adıvar.


Haklarında idam kararı çıkmadan önce Halide Edip, eşi Dr. Adnan Adıvar ile birlikte İstanbul’dan ayrılıp, Ankara’daki Millî Mücadele’ye katılmıştı. Çocuklarını İstanbul’da yatılı okulda bırakarak, 19 Mart 1920 günü, Adnan Bey ile at sırtında yola çıkan Halide Hanım, Geyve’ye ulaştıktan sonra buluştukları Yunus Nadi Bey ile birlikte trene binip, 2 Nisan 1920 günü Ankara’ya varmıştı.



Halide Edip, Ankara’da Kalaba’daki (Keçiören) karargâhta görev aldı. Ankara yolunda iken Akhisar İstasyonu’nda, Yunus Nadi Bey ile birlikte kararlaştırdıkları gibi, Anadolu Ajansı isimli bir haber ajansının kurulması Mustafa Kemal Paşa’dan onay görünce, ajans için çalışmaya başladı. Ajansın muhabiri, yazarı, yöneticisi, ayak işlerine bakanı olarak çalışıyordu. Haber derleyip millî mücadeleye ilişkin bilgileri, telgrafı olan yerlere telgrafla iletmek, olmayan yerlerde cami avlusuna afiş olarak yapıştırılmalarını sağlamak; Avrupa basınını takip edip, Batılı gazetecilerle iletişim kurmak; Mustafa Kemal’in, yabancı gazetecilerle görüşmesini sağlamak, bu görüşmelerde tercümanlık yapmak; Yunus Nadi Bey’in çıkardığı Hâkimiyet-i Milliye gazetesine yardımcı olmak ve Mustafa Kemal’in diğer yazı işleri ile ilgilenmek, Halide Edip’in yürüttüğü işlerdi.



1921’de Ankara Kızılay Başkanı oldu. Aynı yılın haziran ayında, Eskişehir Kızılay’da hasta bakıcılık yaptı. Ağustosta, orduya katılma isteğini, Mustafa Kemal’e telgrafla iletti ve cephe karargâhında görevlendirildi.



Halide Hanım kendisini geçirmeye gelen bazı bakanlara, Yakup Kadri ve Ruşen Eşref’e veda ederek trene bindi. Lacivert başörtüsü ile cephe için diktirdiği aynı renkten uzun ceket ve bol pantolon giymiş, yumuşak çizmeleri de kıyafetini tamamlamıştı. İsmet Paşa Halide Edip’i almak için Malıköy istasyonuna yaverini ve otomobilini yollamıştı. Otomobil Batı Cephesi Karargahı önünde durdu. Burası İsmet Paşanın Karargâhı iki katlı bir binaydı.


Paşa elini sıkıp hoş geldiniz dedikten sonra Halide Edip’e:


“Artık ordumda bir ersiniz. Sizi Karargâhta Birinci Şubeye atadım. Küçük bir eviniz, bir de hizmet eriniz olacak.”


Halide Hanım teşekkür etti.


“Başkomutan’ı ziyaret etiniz mi?”


“Hayır Paşam, şimdi geldim.”


“Hemen gidin. Sizi bekliyor.”



 Yüzbaşı Hasan Atakan Halide Hanım’ı M. Kemal Paşa’nın Alagöz Çiftliğindeki karargâhına götürdü. Halide Hanım bu sahneyi anılarında şöyle anlatacaktı:


 “M. Kemal Paşa oturduğu koltuktan güçlükle kalkmaya çalıştı. Çünkü kaburga kemikleri hala ağrılar içindeydi… M. Kemal Paşa’ya doğru, kalbimde gerçek bir saygı ile gittim. O kendi halindeki odada bütün gençliğin bir millet yaşasın diye ölmeyi göze alan kararını temsil ediyordu. Ne saray, ne şöhret, ne herhangi bir kudret, onun bu odadaki büyüklüğüne yaklaşamaz. Gittim elini öptüm.”



İsmet Paşa geceleri geç saatte gelerek, hazırlanan cephe emrinin taslağını gösterip Başkomutanın onayını alıyordu. Bu gece yarısı da geldi. Emir taslağını Başkomutan’ın masasına bıraktı. Oturdu. Yorgun ve her gerçekçi komutan gibi kaygılıydı. Yunan birlikleri taarruz mesafesine yaklaşmış ve savaş düzeni almışlardı. Işıksız bir sesle, “Yarın düğün başlıyor” dedi.



Cephe emrinde bütün birliklerin bulundukları mevzileri kesin olarak savunmaları isteniyordu. Başkomutan cephe emrini dikkatlice okudu. Yüz çizgileri emri okudukça keskinleşip derinleşiyordu. M. Kemal Paşa’yı izleyen Halide Edip Adıvar o gece, anıları için şu notu alacaktı: “Zaferden emin, aksi çıkarsa bütün arkadaşlarıyla birlikte ölmeye hazır.”



Bu saatlerde Türk ileri güvenlik birlikleri ile Yunan keşif birlikleri arasında yer yer, küçük kısa çatışmalar oluyordu. Aydınlatma fişekleri ortalığı gündüze çeviriyor, iki yanı da sürpriz baskınlardan koruyordu.



İsmet Paşa ile Albay Asım Bey, harita başındaydılar. İsmet Paşa “Biz ikmal sistemimizi güçlendirirken, Yunan ordusu her gün ikmal merkezlerinden uzaklaşıyor…” dedi, “… ikmal yolları her gün biraz daha uzuyor. Böyle büyük bir deneyim yaşamadıkları için bunun tehlikelerini bilmiyorlar. Bu acemi orduya bu tehlikeyi hatırlatmanın zamanı geldi Sakarya’nın güneyinden yürüyen düşman kolordusunun Emirdağ üzerinden ikmal edildiği anlaşılıyor. Hatırlatmaya buradan başlayalım. Afyon’un doğusunda Mürettep Tümen adını taşıyan karma bir tümenimiz var. Bu tümen Emirdağ’a baskın vererek bu ikmal merkezini körletsin. Sonra da…”



Mürettep Tümen sabah Emirdağ’ın batısındaki tepelere yaklaşıp gizlenmişti. Durumu anlaması için köylü kıyafetiyle şehre yollanan küçük keşif birliği çabuk döndü:


“Yunanlılar fırınlara el koymuş, kasabaya pek çok yiyecek yığmışlar. Orada bulunan büyük birlik bu sabah doğuya hareket etmiş. Orada 2 Piyade Taburu ile 1 Süvari Bölüğü olduğu tahmin edilmiş. Yüzbaşı Yümnü, “Top atışı yapılmayacak, yoksa şehre zarar verebiliriz. İki yandan birden şehre gireceğiz. Şehir düşmandan temizlenecek, fırınlar yakılacak, yiyecek stokları imha edilecek.” Bir saat sonra şehre daldılar. Sevinç çığlıkları yükseldi.



Yunanlılar panik içinde silah başı yaptılar. Süvariler Yunan karargâh ve ordugâhını bastılar, yakaladıklarını kılıçtan geçirdiler, çiğnediler, mızrakladılar, kurşunladılar. Sağ kalanlar, geride beşi subay, yüzden fazla ölü, bir o kadar da yaralı bırakarak şehirden kaçtılar. Fırınlar yakıldı, yiyecekler halka dağıtıldı. Baskının duyulması üzerine Yunanlılar çılgına dönmüştü. Bu işi yapan Türk birliğini yakalayıp imha etmek için Afyon’daki Trikupis’in 4. Tümeni derhal Emirdağ’a hareket etti ama bu “melun birlik” sarp Emir Dağlarını durmaksızın yürüyerek bir gece içinde aşmayı başarıp ortadan kaybolmuştu.



Sinirler gerilmişti. İki ordu’da heyecandan uyuyamıyordu. 23 Ağustos 1921 Salı günü Sakarya Savaşı başladı.



Kaynak: İlhan Küçükbiçmen Anadolu’da Bilimin Ayak İzleri


Kaynak: Turgut Özakman Şu Çılgın Türkler