Sürekli olarak kendimizden başkalarını suçlayıp, siyasetten sivil topluma, dostluk ilişkilerinden ailevi sorunlara ve iş hayatımıza kadar hep suçlamaları başka yere çeviririz.

Ancak bazen asıl şeytan kedimiz olup çıkarız.

Bakın, kendi kendimize muhasebe yapmamızı sağlayacak önemli ve güzel mesajlar içeren detaylarda saklı olan derslerle güzel bir hiyakeyiyi bugün sizlerle paylaşayım.

Bir gün şeytan büyük bahçeli, koskoca malikâneye girmiş. Merdivenleri çıkmış Bir kuzu görmüş Kuzunun boynunda bir ip varmış Şeytan ipi çıkarmadan yalnızca biraz gevşetmiş Kuzu ipin gevşemesiyle hareket etmeye başlamış ve malikânenin önündeki aynayı görmüş Şaskinca bir hamle yapıp aynayı kırmış Çıkan gürültüye evin hizmetçisi gelmiş;

“Sen ne yaptın? Ben şimdi burayı nasıl temizleyeceğim? Evin beyi bunu duyunca kesin beni kovar!” deyip kuzuya bir tekme atmış Kuzu merdivenlerden düşünce ip yetmemiş, kuzunun boynunu kesip onu öldürmüş.

Bu sırada evin uşağı gelmiş, neler olduğunu sormuş.

Kadın anlatınca “Bunu nasıl yaparsın? Bey şimdi ikimizi de kovacak o kuzu onun için çok değerliydi!” demiş ve hafifçe kadını itmiş Kadın dengesini kaybedip merdivenlerden düşerek boynunu kırmış. Sesi duyan evin hanımı gelmiş Olanları öğrenip sinirlenmiş. Tam dövmek için yaklaşırken uşak “Lütfen beni bağışlayın, kovmayın!” diye diz çökmüş Uşağın üstüne hızla gelen kadın ona çarpıp merdivenlerden yuvarlanmış ve ölmüş.

Evin beyi gelip de olanları dinleyince belinden silahı çekip uşağı vurmuş Sonra kendi kendine “Eyvah! Ben ne yaptım? Bir kuzu, aynanın kırılması ve sevmediğim karım için elimi kana bulamaya, katil olmaya değer miydi?” demiş ve silahı çekip bir kurşun da kendine sıkmış? Bütün bu olanları

kenardan izleyen şeytansa sırıtarak;

“Ben hiç birşey yapmadım ki!” demiş,

“Sadece kuzunun boynundaki ipi gevşettim, o kadar”

Kıssadan hisse misali biraz düyünme zamanı geldide geçmiyor mu sizce?