Kadın dendiğinde artık toplumumuzda yeri olan, sesi duyulan ancak hali hazırda şiddetten bir türlü kurtulamayan bir varlık sebebi gelir aklımıza





.Son 3-4 yıllık sürece baktığımızda artan kadın cinayetleri, toplumdaki dışlanmışlık duygularının dışa vurumu vesilesiyle oluşan algı yanlışlığı gibi konular en acil çözüm bekleyen konular.Kadınların birey olarak kabul edilmekte hala zorlanılması,





2019 yılına geldiğimiz medenileşme süreci ve modern yaşama uymayan bir yapı.Birbirimize saygı duymak, hayatı müşterek yaşamak, birbirimizi cinsiyet farkı dışında birer birey olarak göremediğimiz sürece de bu sıkıntıları aşabilecek gibi görünmüyoruz





.Aslına bakarsanız Türk Milleti’nin geçmişine baktığımızda kadın son derece kıymetli, gerek devlet toplantılarında gerekse hanların, padişahların hemen sol yanında var olan ve yer bulan kopmaz bir medeniyet simgesiydi.





Mustafa Kemal Atatürk’ün de kadınlara seçme seçilme hakkı ve toplumun her kesiminde olmalarını sağlayacak devrimler yapmasıyla kadın yeniden değer kazanmış bir birey haline gelmişti





.Ancak son 50 yıl içinde yaşanan gelişmeler, toplumsal zihin değişiklikleri, örf ve adetlerden, Türk kültüründen kopuşların başlamasıyla birlikte kadına olan saygı ve değerde de azalmalar meydana gelmesini sağladı.





Kadınların temel sorunu aslına bakarsanız bir cinsiyet ayrımcılığdan çok bir birey gibi kabul görmemesi.





Her işin başındaki erkeği doğuran, yetiştiren onun karakteristik özelliklerinin oluşmasını sağlayan kadın, toplumsal görevlerde, siyasette, sivil topluda ve kendi evinde dışlanmış, ikinci plana atılmış bir varlık olmamalı.unutmamak gerek ki, her erkeği bir kadın dünyaya getirir..