Kişinin
küçük duruma düşeceği ya da utanç duyacağı bir biçimde davranacağı
gerekçesiyle, başkalarının dikkatli bakışlarıyla karşılaştığı, sosyal ya da
belli bir eylemin gerçekleştirildiği durumlardan belirgin ve sürekli bir korku
duyması olarak tanımlanmaktadır. Sosyal fobi, insanların hem sosyal hem de iş
ortamında toplumla ilişkide bulunma yeteneklerini direkt etkileyen ve bunun
sonucunda da belirgin düzeyde fonksiyon kaybına neden olan psikiyatrik bir
bozukluktur. Sosyal fobi yaşayan kişi, bakışları üzerinde hissettiği ve
eleştirilebileceğini düşündüğü bu tür ortamlarda aşırı bir anksiyete yaşamakta,
bir yandan da anksiyete belirtilerinin başkaları tarafından fark edilmesinden
ve bunun sonucunda rezil olmak ya da gülünç duruma düşmekten korkmaktadır. Titreme,
kızarma, terleme gibi bedensel belirtilere bu gibi durumlarda sık rastlanır.





Sosyal fobisi olan kişilerin
toplum içinde iş görmesi son derece güçtür ve onlar için yaşam hiç de kolay
değildir. Başkaları ile temas gerektiren durumlardan, prezantasyon yapmaktan ve
sosyal ilişki gerektiren tüm durumlardan kaçınırlar. Bu hastaların çoğu olayı
baskılamak için alkol ya da ilaç kötüye kullanımı gibi baskılayıcı ve zararlı
yöntemler geliştirirler.





Sosyal fobinin ortaya çıktığı durumlara
dönük yapılan çalışmalarda, dört kategori belirtilmiştir:





1. En çok kaygı yaratan durumlar, bir
toplantıda konuşma yapmak, dinleyicilere bir sunum yapmak gibi resmi
etkileşimlerdir.





2. Partiye, toplantılara gitme, tanıdık
olmayanlarla toplantılara katılma gibi resmi olmayan konuşma ve etkileşimler
ikinci sırada yer almaktadır.





3. Üçüncü kategoride itiraz etme, bir
malı iade etme, ısrarlı satıcıların baskısına direnç gösterme gibi girişken
etkileşimlerin gerektiği durumlar yer almaktadır.





4. Dördüncü düzeyde sosyal kaygı yaratan durumlar ise başkalarının gözü önünde çalışmak, yemek yemek ya da yazmak gibi durumlardır.





“Sadece
bir saniye gözlerinizi kapatın. Bir odaya girdiğinizi ve orada bazı
arkadaşlarınızı gördüğünüzü düşünün. Birden üzerinizdeki giysinizin alt
kısmını(pantolon-etek) giymeyi unutmuş olduğunuzu fark ettiniz. Ne
hissedersiniz? Büyük bir utanç duyarsınız, odadan kaçıp gitmek istersiniz, o an
yok olmak istersiniz, hiç kimseyi yeniden görmek istemezsiniz.” İşte sosyal
fobisi olan kişilerin bir toplumsal durumla karşılaştıklarında hissettikleri
tam da buna benzer. Sosyal anksiyete bozukluğu erken yaşlarda başladığı için
normal gelişim sürecinde engelleyici olabilir ve uyum bozucu baş etme
mekanizmaları yaratır. Bu bozukluğa sahip olma düşük seviyede eğitim, düzenli olmayan
iş yaşantısı ve sık işe gitmeme ya da geç kalma ile ilişkilidir. Bazen de sunum
yapmak gibi işle ilgili bir görevden kaçınma ile bağlantılandırılır. Önemli
mesleki, akademik ve sosyal yetersizliklere yol açabilir ve genellikle diğer
psikolojik sorunlarla birliktedir. Sosyal anksiyete bozukluğu olan bireylerin
okul, iş ve sosyal yaşamında, özellikle de karşı cinsle ilişkiyi başlatma
sorunları yaşama ihtimaleri daha yüksektir. Sosyal anksiyete bozukluğu, sosyal
ilişki, sosyal destek, sosyal kabullenilme, romantik ilişki içinde olma ve
cinsel tatmin ihtimalinin düşük olması ile ve yüksek bekar ya da boşanmış olma
ihtimali ile ilişkilidir.





Sosyal fobi herkesin deneyimleyebileceği
bir yaşantı olabilir. Her sekiz kişiden birinin hayatının belirli bir döneminde
sosyal fobi yaşama ihtimali vardır. Sosyal fobi kadınlarda erkeklerden iki kat
fazla görülür. Sosyal fobi çok erken yaşlarda başlayabileceği gibi sıklıkla
grup etkileşiminin ve sosyalliğin çok önemli olduğu ergenlik döneminde başlar.
Şayet yardım alınmazsa bu sorun ömür boyu devam edebilir. Bu sorunu
yaşadığınızda bir uzmandan destek alabilir, terapi yöntemi ile çözüme
kavuşabilirsiniz. Sevgiyle kalın…