ÖNEMLİ KONULARIN OLDUĞU BİR KANUN TEKLİFİ
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu konuşmasında şu ifadelere yer verdi; “Seçim öncesi bir kanun teklifi üzerinde görüşme yapıyoruz. Bu çokta önemli konuların olduğu bir kanun teklifi. Bu kanun teklifi doğrudan devletle ilgili, devlet kurumlarıyla ilgili. Bu kanun teklifi doğrudan doğruya milletle ilgili, esnafla ilgili, vatandaşla ilgili, ekonomiyle ilgili. Yani bir tarafı devlet, bir tarafı millet, bir tarafı ekonomiyle ilgili çok önemli bir kanun teklifidir. Yasama yapılırken bizler ne yaparız. Bu yasa teklifinin etkileri üzerinde dururuz. Bu ne getiriyor ne götürüyor, kime faydası var kime zararı var, getirdiği nedir götürdüğü nedir. Olumlu etkileri nelerdir olumsuz etkileri nelerdir. Hangisi hangisinden fazladır. Buna bakarız, ona göre yasayı değerlendiririz, çıkarırız veya çıkarmayız. Meclisin yapması gereken budur. Ayrıca yasa teklifi görüşülürken ilgili kamu kuruluşları masaya yatırılır nasıl çalıştıkları denetlenir. Bir taraftan da denetim göverimizi yaparız. İlgili sektörler, sektörün alt bölümleri değerlendirilir, buna göre yasa yapılır. Yasa yapma usulü budur.”
YİRMİ YILDA 16 AF KANUNU BU NE ANLAMA GELİYOR
“Burada bu görüştüğümüz yasa teklifi vergiyle ilgili, ağırlıklı olarak devletin alacaklarıyla ilgili kanun teklifini görüşüyoruz. Dolayısıyla vergiyle ilgili kamu alacaklarıyla ilgili olduğu için devlet egemenliğiyle ilgili bir konu aynı zamanda. Aynı zamanda doğrudanda devletle ilgili bir konu. Kanun teklifinin birinci derece imzalı sahibi Sayın Mustafa Elitaş, Plan ve Bütçe komisyonunda şöyle bir açıklama yapmıştı.2003’ten beri yani son yirmi yılda vergiyle ilgili 16 af kanunu çıkarmışız dedi. Bunun onu doğrudan doğruya af kanunu, altısı da bunların uzatması. Yani yirmi yılda vergilerle ilgili olarak 16 kanun teklifi gelmiş. Bunun üzerinde bir düşünürsek ne kadar büyük ekonomide tahribat yaptığını, ekonomi de ne kadar büyük sıkıntılar içerisinde olduğunu. Yani eğer durup dururken yapıyorsak ekonomi de tahribat yapıyoruz demektir. Hayır ekonomi de bir sorun varda bu sorunu düzeltmek için yapıyorsak o zaman ekonomideki sorunları düzeltememişiz demektir yirmi yıl içerisinde. Bu çok anlamlı. Bu üzerinde düşünmemiz gereken, durulması gereken bir konudur. Yirmi yılda 16 kere af kanunu çıkar mı? Yirmi yılda 16 af kanunu bu ne anlama geliyor. Ekonominin çalışmadığını, tahrip olduğunu, sıkıntıda olduğunu, vergi mükelleflerinin vergilerini ödeyemediklerini gösterir. Çok makro bir bakışla bile bunu gösterir net olarak. Ekonominin sıkıntıda olduğunu, devletin vergi alamadığını gösterir. Nitekim vergi alacaklarımızın vergilerimizin çoğu dolaylı olarak vergiler. Yani yediğimiz, içtiğimiz, harcadığımız elektrikten, sudan, bindiğimiz otobüsten, akaryakıttan, araçtan aldığımız vergilerle karşılıyoruz. Yoksa kimsenin oradan vergilerle, kazancı üzerinden vergi ödediği pek yok. Maliye Bakanlığı halbuki onun için vardır. Vergi teşkilatları onun için vardır. Yani İlk etapta durumu gördüğümüzde normal vergi almayı beceremeyen devletle karşı karşıyayız demektir.”
TEKRAR TEKRAR VERGİ AFLARIYLA BU İŞİ UZATIYORUZ
“Sayın teklif sahibinin yeni açıklamalarına göre beş yüz yirmi bir milyar alacağın aslıymış. Yani geçen yıl sonu itibariyle beş yüz yirmi bir milyar kamu alacağının aslı, üç yüz on altı milyarda gecikme zammı varmış. Toplam sekiz yüz otuz yedi milyar liralık bir vergi aslından ve ferisinden bahsediyoruz. Bunun yüzde altmışının tahsil kabiliyeti yoktur dedi Sayın Elitaş. Yüzde altmışın tahsil kabiliyeti yoksa beş yüz milyara yakın vergiyi biz zaten alamıyormuşuz bu sekiz yüz otuz yedi milyarlık alacak içerisinden. Peki biz bu affı neden yapıyoruz? Neden tahsil kabiliyeti kalmamış o beş yüz milyara yönelik telkin kanunu yapmıyoruz o zaman? Ne yapıyoruz o zaman. Tekrar tekrar vergi aflarıyla bu işi uzatıyoruz.”
MALİYE BAKANLIĞI VERGİ TAHSİL EDEMİYOR
“SGK’da da Sayın Elitaş’ın rakamlarına göre geçen yıl sonu itibariyle yüz doksan altı milyarlık bir prim aslı alacağı söz konusu bu kapsamda. Yüz altmış altı milyarda gözükme zammı. Toplam üç yüz altmış iki milyarlık SGK alacağı var. Şimdi bunlarla ilgili yapılan bu kadarlık bir alacakla ilgili biz sürekli olarak yirmi yıl içerisinde on altı vergi affı, prim affı çıkarmışız. Bunların ne faydası olmuş ne yarar getirmiş bunları irdeledik mi biz şimdiye kadar? SGK’da bu görüştüğümüz vergi affından önce biz bir buçuk yıl öncede vergi affı çıkardık. O zaman toplam kamu alacakları ne kadarmış biliyor musunuz değerli milletvekilleri. Dört yüz bir milyarmış. Şimdi beş yüz yirmi bire çıktı. Artmış, azalmıyor bir buçuk yılda. Af çıkarıyoruz artıyor, azalmıyor. Ne anlamsızdır bu. Ne oluyor böyle? SGK’da da on dört milyon sigortalı prim borcunu ödememiş, on sekiz milyona çıkmış şu anda. Üç milyon iki yüz yetmiş yedi bin iş yeri prim borçlusuymuş. SGK’da da aynı şekilde prim tahsilatı yapamıyoruz demektir. SGK’da boşuna çalışıyor demektir. Yani Maliye Bakanlığı vergi tahsil edemiyor. Kazanç üzerinden alınması gereken doğrudan vergilerle ilgili bir çalışması doğru dürüst yok demektir. SGK’da prim tahsilatı yapamıyor demektir. Bu rakamlar çok kaba olarak baktığımızda bunları gösteriyor.”
BUNLAR YANLIŞ İŞLER
“Biraz önce söylediğim gibi kanun çıkarılırken, yasama yapılırken etkilerine bakılır. Şimdi biz bunların bir taraftan da bu etkilerine bakalım. Plan ve Bütçe Komisyonunda da söyledim. Bu şimdiye kadar çıkarılan vergi aflarının, SGK prim aflarının etkileri neler olmuştur acaba. Mesela bölgesel etkileri nelerdir. Biliyor muyuz, hiçbir şekilde bilgimiz yok bu konuyla ilgili. İller itibariyle durum nedir bunları biliyor muyuz. Hangi iller vergisini ödüyor, primini ödüyor? Hangi illerde demeyenler var. Biliyor muyuz bunları, hiç bilmiyoruz. Sektörler itibariyle durum nedir. Peki o zaman biz bu prim aflarını, vergi aflarını neden çıkarıyoruz bu etkilerini bilmediğimiz halde. Bakıyoruz tahsil kabiliyeti kalmamış yüzde altmış bir vergi alacağı var ve bütün bunları yapıyoruz. Çok bilinçsizce yapıyoruz. Evet bir seçim öncesi iktidarın getirdiği bu yöndeki bir kanun teklifini muhalefet partisi, milletvekili olarak karşı çıkmam mümkün değil. Ama bu soruları da sormamız lazım. Bunlar yanlış işler. Hem makro olarak etkileri var hem de devleti olumsuz yönde etkiliyor. Devlet kurumlarını olumsuz yönde etkiliyor. Primini zamanında ödeyen esnaf, kişi, iş yerleri cezalandırılmış oluyor. Bunları da görmemiz lazım. Sektörle ilgili etkileri nelerdir bunları görmemiz lazım.”
DEPREMİN TÜRKİYE ÜZERİNDE ÇOK OLUMSUZ ETKİLERİ OLDU
“Depremden çok büyük bir zarar gördük. Allah kayıplarımıza rahmet etsin. Kalanlarımıza da Allah yardım etsin. Hepimizin başı sağ olsun. Büyük sıkıntı gördük. Ancak deprem öncesi tedbir almadığımız için, depremden sonra hemen müdahale edemediğimiz için, askeriyenin hemen devreye girmemesinden dolayı, Kızılay’ın, AFAD’ın hemen yirmi dört saat, kır sekiz ve yetmiş iki saat çok önemli süreler içerisinde yeterince devreye girememesinden dolayı büyük zararlara uğradık. Halende sıkıntılar çekiyoruz. Depremin Türkiye üzerinde çok olumsuz etkileri oldu, olacak ve oluyor maalesef. Tedbir almadığımız için göz göre göre yoksa deprem olacağını da biliyorduk. Allah bundan sonraki depremlerden korusun. Ekonomiyle ilgili olarak da benzeri bir durum, sıkıntılar söz konusu. Deprem nasıl göz göre göre, bilerek bu konuyu ihmal ederek geldiyse benzeri bir durum ekonomi içinde söz konusu. Buradan Genel kurulumuzdan, iktidarı uyarmak istiyorum. Bu kur politikasıyla çok büyük bir ekonomik deprem yaşayacağız. Bu faiz politikasıyla iktidar çok büyük bir deprem yaşayacağız. Bu dış ticaret politikasıyla çok büyük bir deprem yaşayacağız. Ekonomiyle ilgili önlemler alınmıyor.”
DEVLET KURUMLARI ÇÖKMÜŞ VAZİYETTE
“Uluslararası alanda dengeler değişiyor. Yeni dengeler oluşuyor, yeni bir dünya düzeni oluşuyor. Türkiye bu dünya düzeni için çok önemli bir yere sahip. Türkiye çok önemli. Ama bu yeniden değişen dengelerde, yeniden kurulan dengeler içerisinde Türkiye’nin güçlü olması lazım. Kamu kurumlarının güçlü olması lazım. Ekonominin güçlü olması lazım. Müteşebbisimizin güçlü olması lazım. Devletine güvenmesi lazım. Bu anlayışla devam ettiğimiz sürece bunu başaramayız. Bu ekonomi politikalarıyla bu anlayışla bunu başarmamız mümkün değil. Bu durumu devam ettiremeyiz onun için bu konuyla ilgili olarak özellikle iktidara mensup milletvekili arkadaşlarımızın bu konularla ilgili uyarması gerekiyor. Bu şekilde devam etmemiz halinde ekonomide de büyük depremle büyük sıkıntılara duçar olacağımızı görüyoruz. Mevcut durumun tespitini yaparsak devlet çok örselenmiş vaziyette. Devlet kurumları çok sıkıntılı. Tahrip olmuş vaziyette. Devlet kurumları çökmüş vaziyette. Ekonomiyle ilgili kurumlar arasında da koordinasyon yok. Ayrı ayrı çalışan birbiriyle iyi koordine edilemeyen kurumlar oldu. Ekonomik bir krizde bunların çok iyi çalışması ve ekonomik krize önlem almaları mümkün değil. Yıllardır zaten bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Bunun derinleşmesini şimdiye kadar önleyemediler. Bu şekilde devam ederse bu anlayışla kriz göz göre göre gelmiş olacak. Hem para gidiyor hem beyin göçü yaşıyoruz. Bunları görmemiz lazım.”