İNSANLARA BAKTIĞINIZ ZAMANDA YÜZÜNDEKİ O ACIYI HİSSEDİYORSUNUZ
AK Parti Polatlı İlçe Başkanı Aysel Demir konuşmasında şu ifadeleri kullandı. “Dünya’da çok ender rastlanan çok büyük bir afetle karşı karşıyayız. Öncelikle Türk halkının başı sağ olsun. Hepimizin başı sağ olsun. Çok acıların yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. İlk gidişim depremin ikinci günü akşamı yola çıktık. Üçüncü günü Hatay’daydık. Gördüğümüz manzara hakikaten dehşet vericiydi. Adeta korku filmi gibiydi. O kadar büyük bir yıkım vardı ki pek çok insanın, yerel yöneticilerin enkazın altında hayatını kaybettiğine şahitlik ettik. Yani sadece jandarmayı, askerleri, AFAD’ı bütün yardım kuruluşlarını orada görüyorsunuz. İlk etapta yerli halktan kimseyi göremedik. Çünkü kimi vefat etmiş kimi hastanelere götürülmüş kimi de kendi yakınlarının can derdinde. Çok acı bir tabloydu. İlk gittiğimde hakikaten şoka girdim. İnsanlara baktığınız zamanda yüzündeki o acıyı hissediyorsunuz. Fakat şöyle bir teselli buluyorsunuz. Devlet, STK’lar, vatandaş oradaydılar. Yolda o kadar araç gördüm, eski külüstür dediğimiz araçların içine eşyaları çakılı halde doldurmuş ve tırlarla beraber onlarda geliyordu. Üzücü bir şeye şahitlik ettik. Bir araca vatandaşımız yardımını doldurmuş demek ki çok uykusuz kaldı. Bir tırın arkasına çarptı ve orada üç kayıp vardı. Buradan şuna gelmek istiyorum. Türk halkı çok feraset sahibi. Herkes oradaydı. Bu biraz insanın bir derece acısını hafifletiyor.”
BENİ EN ÇOK ETKİLEYEN OLAYLARDAN BİRİSİ BİR ÇOCUĞUN BACAĞIMIZA SARILARAK NE OLUR GİTMEYİN DEYİŞİYDİ
“Biz oraya gittiğimizde tabi ki ilk etapta AFAD’a yardım ilettik, bildirdik. Tabi bakıyoruz ne yapabiliriz diye. Profesyonel bir kurtarıcımız olmadığı için enkaz alanlarında bir görevimiz olmadı. Sadece yardımlarımızı bıraktık. Ufak tefek bir şeyler yapmaya çalıştık. Ama ikinci gidişimizde zaten Cumhurbaşkanım, bütün teşkilatları harekete geçirmişti. Ben bu anlamda herkese teşekkür ediyorum. Biz il Başkanımız Hakan Han Özcan’ın bize yönlendirme yapıyordu. Mesela diyordu ki Adıyaman Besli’de şu beldeye gideceksiniz. Biz rastgele bir yerlere gitmedik. Herkese bir yerler verilmişti. Biz Besni Çakırhöyük, Konaklı, Düzyol, Kesiktepe köylerine gittik. Orada ilk mutfağımızı kurduk. Hakikaten çok verimli geçti. Şimdi Merkez’de birtakım şeylere daha çabuk ulaşabiliyorsunuz. Köylerde çok ufak nüfuslu yerlere dahi gittik. Devlet çadırını, yardımını her şeyini dahi yapmış. Ama benim orada gördüğüm insanların konuşmaya ihtiyacı var. Her köyün okuluna yardımlar istiflenilmiş. Yardım konusunda hiçbir sıkıntı yok. Ama insanların psikolojik olarak çok ağır bir travma geçirdiklerini gördüm. Yani öyle bir acı bakışları vardı ki. Biz ilk gittiğimiz Çakırhöyük’te kaldığımızda bizlerin sayesinde kafalarının dağıldığını, yani buna ihtiyaçları var. İnsanların kendileriyle acılarını paylaşıldığını görmeleri onlara çok iyi geliyor. Yardımları, her şeyi gelmiş ulaşmış. Bunu son gidişimde daha iyi gördüm. Beni en çok etkileyen olaylardan birisi bir çocuğun bacağımıza sarılarak ne olur gitmeyin deyişiydi. Çünkü üç gün orada sanki çocuklara verilen, kafasını dağıtacak boyama kitapları, hikâye kitapları ya da büyüklerle sohbet ediyoruz, konteynere geliyorlar. İnsanların deşarj olmaya ihtiyaçları var.”
POLATLI HALKI ÇOK GÜZEL BİR ÖRNEK TEŞKİL ETTİ
“Polatlı’da evim evimizdir projesi ile yüzün üzerinde Hakan Han Özcan’ın İl Başkanlığı aracılığıyla yüz üzerinde eve insanları yerleştirdik. Evlerin temizliğini, ihtiyaçlarını, her şeyini İlçe Teşkilatı ve Polatlı vatandaşları, hayırseverler gerçekleştirdi. Öyle şeyler oldu ki farklı görüşten insanlarla alışveriş yaptık. Karşılıklı bir diyaloğa girmemiz de çok güzeldi. Polatlı halkı bu anlamda çok güzel bir örnek teşkil etti. Türk halkı hep öyleydi. Fakat Polatlı’da yaşadığım için diyorum adeta insanlar hizmet için, yardım için birbirleriyle yarıştı. Bizim mesela Kadın Kolları sofralarımız şenlensin diye bir proje başlattılar. Bir nebze de olsa faydamız olur mu. Depremzede vatandaşlarımızda gördüğüm şey çok basit bir şeyin ne kadar önemli olduğudur. İkinci gidişimde bayanın biri dedi ki hiç çamaşır leğeni yok mu dedi ve hiç aklıma gelmedi bu. Çünkü çamaşır yıkayacaklar. Aslında ne kadar büyük bir ihtiyaç. Çok basit şeylere insanların ihtiyacının olduğuna da şahitlik ediyorsunuz.”
EVE GİRERKEN YA DA YATAĞA GİRERKEN SANKİ SUÇLULUK HİSSEDİYORDUM
“Kadın olmanın verdiği şöyle bir şey vardı. Bütün kadınlar çok özel ihtiyaçları var ve ilettiler. Kadın olduğum içinde biz buradan giderken epey bir yardım yaptık. Ama kadın olmanın verdiği birtakım erkeklerin aklına gelemeyeceği ya da gelip de söyleyemeyeceği şeyleri götürdük. O kadar hoşlarına gitti ki ve yanımıza usulca geliyorlardı. Kadınla kadının konuşması çok farklı. Ben Hatay’dan geldikten sonra inanın bütün samimiyetimle söylüyorum. Ben evde yemek pişiremedim. Sürekli yumurta kaynattım. Eve girerken ya da yatağa girerken sanki suçluluk hissediyordum. Çünkü ilk iki gidişimiz çok kötüydü. O zaman hava çok soğuktu. O kadar soğuktu ki barınma olarak insanlar çadırlardaydı falan ama biz gittiğimiz de araçta yattık. İkinci gidişimizde iyi kötü arkadaşlarımızın çoğu araçta yattı. Ben ve iki arkadaşı bir köyde oda düşünün soba yok, klima var ama ısıtmıyor o kadar zor şartlarda uyuduk. Ama bunun bir önemi yok insanlar var karın altında yatmış, yağmurun altında yatmış. Siz o soğukta nerede yattığınızı hissetmiyorsunuz. Aman üşüdüm ya demeyi saygısızlık olarak hissediyorsunuz. İnsan kendi rahat olduğu bir ortamdan çekiniyor. Çünkü sürekli onlar gözünüzün önüne geliyor. Çok tuhaf duygular hissediyorsunuz.”
BURAYA GELDİM UNUTAMIYORSUN UNUTAMADIĞIN İÇİN DE GİTMEK İSTİYORSUN
“Yani öyle acılı bir tablo ki orayı gördüm, buraya geldim unutamıyorsun. Unutamadığın için de gitmek istiyorsun. Çok enteresandır ben ilk gittim arkadaşlara dedim ki bir daha gideceğiz ve tekrar gitmeyi düşünüyoruz. Çünkü insanların bize ihtiyacı var. O kadar ihtiyaçları var ki ben o altı yaşındaki çocuğun bacağımıza sarılıp da ne olur gitmeyin demesiyle bizim o çocukla nasıl bir pazarlığımız olabilir. O çocuk için üç gün orada bizimle farklı bir hava oldu. Çocuklara dağıttığımız boyama kitaplarını boyadıktan sonra gelip de bize gösteriyorlardı. Çocuklara bir çikolata veriyorsunuz çocuk her yerde çocukmuş onu görüyorsunuz. Dördüncü defa inşallah yine gideceğim. Yine köylere gitmek istiyorum. Bize diyorlar Adıyaman’da şu bölgelere gideceksiniz. Ben özellikle köyleri tercih ediyorum. Çünkü orada daha faydalı olacağımıza inanıyorum. Bu konuda da ben İl Başkanıma çok teşekkür ediyorum. Bize her türlü yetkiyi vererek bizi yönlendirdi. Biz hep beraber bu yaraları saracağız. Türkiye Cumhuriyeti devleti, halkı hep beraber. Bu yapılan yardımlarda ben işi siyasete dökmeyi doğru bulmuyorum. Herkese teşekkür ediyoruz.”
SİYASETE DÖKMEDEN GÖSTERDİK
“Biz Adıyaman’da Ankara İl Başkanlığının bir konteyner ve çadır kent kuruldu. Orada çok ciddi büyük devasa bir yemekhane yapıldı. Kreşler açıldı. Bunu Ankara İl Başkanlığımız yaptı. Bizlerin mezralara, köylere gittiğimizde ben çok parti amblemi ile gitmenin kişisel olarak doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü gittiğimiz köyler sonradan öğrendik ki belediyeler çok farklı görüşten olan partilerin olduğu bir yerdi. Çokta isabetli olmuş. Orada parti olmamalı. İllerde partiler, STK’lar yazıyor. Biz gerekli görmedik. Çünkü zaten genel merkez ve il bunu görüyor. Bizim çorbada bir damla tuzumuz olsun bunu da siyasete dökmeden gösterdik. Bizim yönetim kurulu üyemizin birisi aşçıydı. Ben kendisiyle konuştum. Biz yardım ederiz dedik. O aşçı biz yamak bu şekilde yardım ettik. Yönetim kurulu üyelerimiz hatta yönetim dışındaki gideceğimizi duyan vatandaşlarımızın bize yardım etmek istediler. Yardımları bölüşerek imece usulü gerçekleştirdik. Hiç kimse isminin bahsedilmesini istemedi. Kimin ne aldığını hiç kimse bilmedi.”
CUMHURBAŞKANIMIZ İLE GÖRÜŞTÜM
“Cumhurbaşkanımızla görüşme şerefine dahil oldum. Süleyman Soylu Bakanımız, Vahit Kirişçi, Adil Karaismailoğlu ile Cumhurbaşkanımız gelene kadar baya sohbet edebilme şansımız oldu. Önce Tevfik Göksu ile görüştüm. Tevfik Göksu Gölbaşı şehrinin bütün altyapı ve belediyenin vereceği bütün hizmeti Esenler Belediyesi olarak orada muazzam bir çalışma yapmış. Belediye’nin yapacağı her şeyi Esenler Belediyesi orada üstlenmiş. Tokat Valisi oraya vali olarak atanmış. O kadar güzel çalışmalar yapılmış ki. Şu an Gölbaşından oraya gittiğim için biliyorum. Ne kanalizasyonla alakalı ne yolla alakalı ne barınma ve yemeğiyle hiçbir şeyle vatandaşların acıların dışında bir sıkıntısı yok. Acılar hepimizin acısı. Geçmesi zaten mümkün değil. Soylu Bakanımızın yine aynı şekilde sohbet ettiğimizde vatandaşların her türlü işlerinde inanılmaz bir çalışma yürüttüğünü görüyorsunuz. Vatandaşlar için bilgi merkezler var. Ulaştıklarında her türlü devlet ile ilgili olan işleri oluyordu. Hiçbir sıkıntı yok. Tarım Bakanı ile görüştüğümüzde oradaki özellikle hayvancılık yapanlara, yem konusunda, hayvanlarını kaybedenle yenisini vereceklerini açıkladı. Muazzam bir yardımlaşma vardı. Devletin tepesindeki bakanların kendi bölümleriyle alakalı vatandaşa her türlü kolaylığı sağladığını bizzat açıklamalarda izledik. Cumhurbaşkanım çok üzgün. Gerçekten çok çok üzgün. O üzgünlüğü hissedebiliyorsunuz. Televizyonlarda hepiniz izlediniz. Hiçbir vatandaşın mağdur edilmeyeceğini ve en kısa zamanda evlerine geçeceğine açıkladılar. Tekrardan bu acıların yaşanmaması için Şuan çok ciddi bir zemin etüdü yapılıyor. Çok ciddi bir alan tespit ediliyor. Bir yıl içinde hiçbir vatandaşın evsiz kalmayacağı söylendi. Vatandaşında Cumhurbaşkanı’na inanılmaz bir güveni var. Halk gerçekten Cumhurbaşkanımıza çok güveniyor ve seviyor. Devletin en ücra yerlerine kadar her şeyi oraya getirdiklerine şahitlik ettik. Orada yardım gelmiyor gitmiyor tarzında hiçbir şey doğru değil. Vatandaşların eksikliklerini ilettiğimizde hemen o eksiklikler getirildi, vatandaşlara ulaştırıldı.”