Türkiye iç gündemde ekonomik daralma ile mücadele ederken, bir yandan da Akdeniz’de süre gelen güç savaşı ve stratejik oyunlarla mücadele gayretini gösteriyor. Çünkü artık Akdeniz’de işler eski gibi olmayacak. S-400 füzelerinin Türkiye’nin konumunu tamamen değiştireceği bir ortamda, Yunanistan, batılı güçler, BAE-Mısır üçgenini bir hayli rahatsız eder hale geldi. Buna birde meşru olmayan Libya lideri eklenince sular iyice fokurdamaya başladı. Taşların yeniden dizilmesiyle birlikte Akdeniz hakimiyeti için saha bir hayli hareketli. Akdeniz’in yeni oyuncusu olan ve masadaki piyonluk görevini son derece etkili kullanmak için hamleye kalkan, Libya, istediğini elde edemedi! Çünkü piyon, satrançta bazen en önemli taş olsa da, Libya’nın piyonken, kendini vezir ilan etmeye kalkması ömrünün de ne denli kısa olduğunu anladı. Akdeniz, bizi uluslararası su hakimiyetimiz açısından en önemli unsurumuz. Ege’de zaten gerekli adımlar ordumuz tarafından atılıyor ve kontrol ediliyor. Ancak Akdeniz’de söz sahibi olmamız için mutlak suretle konuşmamız, Suriye, Kıbrıs, Yunanistan, Mısır ve son kukla Libya’ya karşı söz söyleyebilir olmalıyız. Anadolu yani yaşadığımız coğrafyayı korumak, ülke bakasının devamlılığı, ticari hamlelerin istikrarı gibi konuların devamı açısından Akdeniz’i korumalı, söz sahibi olmalı ve bizim dışımızda kurulacak her oyunu bozmalı yada dahil olmadığımız bir oyunda taşların bizsiz dizilmesini önlememiz gerekiyor. Çok sevdiğim bir kardeşim olan ve fikirleriyle zaman zaman kafamdaki soru işaretlerinin giderilmesine habersizce katkı sağlayan OSB bürokratlarından Burak Duran kardeşim, bir Çeçen atasözü ile alıntı yapmış bu konuyla ilgili; “Karşıdaki kıyılar için savaşmayan, gün gelir kendi kıyısı için savaşır” Kafamızda Akdeniz ile ilgili tüm soruları bertaraf eden ve boşlukları dolduran bir atasözü. Tüm bunlar Akdeniz’de söz sahibi olmak sadece ticari yada beka ile ilgili değil. Her ne kadar iç politikada ekonomik varlığımız ile ilgili sıkıntılar yaşıyor olsak da, uluslararası arenada bir o kadar güçlü olmamız icap ediyor. Malum Anadolu coğrafyası her yüzyıl da bir mutlak suretle bir oyunun içine çekilir, Tük Milleti bu oyunu her defasında bozmuş, ancak özellikle Batılı zihniyetlerin bu konuda mutlaka yeni bir planı yada bu coğrafyayı savaşarak elde edemeyeceği algısından ötürü yeni iç ve uluslararası karışıklık senaryosu yaparlar. Bizim birlikte olabilmek adına masaya koyduklarımız ortada ve bunların hepsi zaten meşru haklarımız. Akdeniz’de enerji için biz de varız ve olmak en doğal hakkımız bunun içinde var gücümüzle mücadeleye devam etmeliyiz. Çünkü üretirsek güçleniriz! Türkiye yeni piyon Libya yada baş aktörlerin kurduğu bu oyunda, ya vezir görevini yürüterek oyunun sürükleyicisi ve belirleyicisi olacak yada şah olup mat olmayacak!